Kış aylarında özellikle cilt sağlığının daha fazla etkilenmemesi için günde bir buçuk litre su tüketilmesi gerektiğini söylemiştik.
Baharın gelmesiyle birlikte bu rakamın daha da yükselişe geçmesi gerektiği uzmanlar tarafından uyarılmaktadır. Yaşlanma belirtilerinin ortadan kaldırılması ve cildi korumak amacıyla ter ile kaybettiğimiz su miktarını da hesaba katarsak günde ortalama on bardağın üzerinde bir su tüketimi gerekmektedir.
Derinin tabakları olan dermis ve epidermisin sıklıkla ( genellikle 2 hafta ) içerisinde vücutta bulunan tüm deriyi alınan su ile yeniden oluşturduğu bilimsel olarak ispatlanmış bir veridir. Bahar aylarında tüketilen suyun ter ile tekrar dışarı atılmasından dolayı sıklıkla sıvı tüketimine hız verilmesi gerekmektedir.
Su tüketiminin yaygınlaştırılmasının ardından elastikiyetini kaybeden dokuların tekrardan onarılmaya başlanmasıyla, yenilenme süreci başlamaktadır.
Suyun yanı sıra güneş ışınlarından da faydalanmalarının çok önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Fakat fazla güneş ışınlarının hem cildin doğal yapısını bozduğu hem de su tüketimini hızlandırdığı da göz ardı edilmemelidir. Cilt hastalıklarının paralelinde pek çok insanda gözlemlenen, depresyon ve ruhsal dengesizliklerinde bu sayede dolaylı olarak engellenebileceği dile getirilmektedir.
.Aynı zamanda özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde, büyük şehirlerin su şebekelerinde yaşanan düzensiz özellikteki sular, cildi bozmasa bile içerisinde bulundurdukları yabancı maddeler ile, geri dönüşü oldukça zor olan bazı etkiler yaşatmaktadırlar. Su gibi bir dost bulmak oldukça zordur. Bunun bilincinde hareket etmeli ve elimizden geleni bu duruma uygun olarak yapmalıyız.
