Murat Ceylan kimdir?

Survivor 2013de gönüllüler takımında yer alan Murat Ceylan, Survivor sonrası birçok başarıya daha adım attı. Acun Ilıcalı tarafından açıklanan haberle, Murat Ceylanın Survivor 2018de de yer alacağı bildirildi. Peki Murat Ceylan kimdir?

Survivor 2013den sonra birçok hayran kitlesine sahip olan Murat Ceylan, ismini yeni projelerde de geçirdi. Murat Ceylan Survivor 2013 sonrasında Almeda Abazi ile Para Bende adlı Yarışmanın, her hafta farklı ülkede yapılan çekimlerinde sunuculuk yaptı. 2016 yılında Ozan Doğulu ve Çağrı Sertel aranjörlüğünde, söz ve müziği kendisine ait olan “Yeni Nesil” adlı bir müzik albümü çıkarttı. Çıkış parçasının klibini başarılı fotoğrafçı, Nihat Odabaşı ile çekti. İngilizce parçaları ile de genç sanatçı dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Tmc Film ve fox tv işbirliğinde hazırlanan Familya dizisinde oynadı.

MURAT CEYLAN KİMDİR?

Murat Ceylan, 15 Mayıs 1991 tarihinde İstanbulda doğdu. Liseden mezun olduktan sonra Londraya gitti ve orada, Central Saint Martins de Endüstriyel tasarım okudu. 2 yaşında piyano çalmaya başlayan ve müzik ile ilgilenen Murat Ceylan, İstanbul Devlet Konservatuvarları Profesörü Ergican Saydamdan müzik dersleri aldı. İstanbul
REKLAM

Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun oldu. Müzikten başka birçok spor dalı ile ilgilenen Murat, İstanbul Atlı Spor Klubünde lisanslı binicilik yapmaktadır. Fitness a olan ilgisi dışında, Surf ve paten yapmayı seven ve aynı zamanda maceracı bir kişiliğe sahiptir.

Murat Ceylan Survivor 2013ün en gözde isimlerinden biriydi. Yarışma içerisinde Hilmicem ile yakınlığı ise herkes tarafından takdir görüyordu. Acun Ilıcalı tarafından Murat Ceylanın Survivor 2018de de yarışacağı açıklandı.

Survivor ceza oyununu hangi takım kazandı?

Survivorda ilk kez gerçekleşen ceza oyununda iki takım da son nefeslerine kadar mücadele etti. Survivorda ilk kez yapılan ceza oyununda galip gelen taraf Gönüllüler takımı oldu. Ünlüleri zorlu bir hafta bekliyor. Ceza olarak barakaları yıkılan Ünlüler takımında hazırlıklar yeniden başlayacak.

Survivorda 25. bölümü ile dün akşam ekrana geldi. Survivorda ilk defa bir şeyi kazanmak için değil kaybetmemek için Oyun oynadı. Kaybeden takım Survivordaki en zor haftasını geçirecek. Ceza oyunun galibi kim olacak?

SURVİVORDA CEZA OYUNUNU KİM KAZANDI
İlk kez oynanan oyunda Survivor 2017 yarışmacıları bu kez dokunulmazlık yada ödül için değil ellerindeki imkanları kaybetmemek için parkurda mücadele ettiler. Acun Ilıcalı ilk oynanan ceza oyununda cezanın ne olacağını yarışmacılara belirtti. ilk ceza oyunu baraka için oynandı.

Kaybeden takım 1 hafta boyunca barakasız kalacaktı. Nefes kesen mücadelenin ilk turunu gönüllüler takımı kazandı. İkinci turda ise heyecan dahada arttı. İkinci turda ünlüler müthiş bir atak yaparak durumu 1-1e getirdiler. Best ofa kalan iki takım sonucunda kazanan takım gönüllüler takımı oldu. Ünlüler takımının barakası oyundan hemen sonra yıkıldı.

SURVİVORDA CEZA OYUNUNUN ŞARTLARI NELER?

Survivor 2017de Ceza Oyunu ile ilgili bilinen tek konu bu oyunun sonunda kazanan takım sahip olduğu herhangi bir şeyi kaybetmemek için oynamış olacak. Kaybeden takım daha önce kazandığı elinde bulunan bir şeyi kaybedecek.

Yarışmacılar tahminlerimize göre adada ellerinde bulunan yiyecekten barınma eşyalarına, hatta balık tuttukları oltaya kadar kaybedebilirler. Diğer kaybedecekleri şeyler ise kazanmış oldukları semboller olabilir.

BERNA ÖZTÜRK SURVİVORDAN ELENDİKTEN SONRA İLK KEZ KONUŞTU

Çok üzgünüm çünkü burada kalıp daha fazla savaşıp daha bir dik duruş sergileyeceğimi düşünüyordum. Halkın takdiri böyle yapacak bir şey yok. Kırgınlıklarım elbette var. Bana kumpas kurduklarını düşünüyorum. Elbette ki beni yollayan halk ama son konseyde adımın çıkmasına çok şaşırmıştım. Hele ki 6 kişinin benim adımı yazması akıllara zarar bir durumdu. Eğer bir yanlışım yoksa Sema ve Pınardan sonra gelen bir yarışmacı olduğumu düşünüyordum.

Uyum sağlayabilmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Gereksiz bir davranışım olmadı. Uzatılan hiçbir eli geri çevirmedim. Gönülleri kara kaplı insanlar gördüm. Onların oyununa gelmiş olmaktan dolayı üzgünüm. İnsanların egolarıyla yarışmaya geleceğimi hiç beklemiyordum.

SERHAT AKINDAN SON AÇIKLAMA

Ada konseyinde konuşan eski milli futbolcu, Sakatlığım gittikçe iyiye gidiyor. İnşallah çok çabuk şekilde toparlarım. Kariyerim boyunca sakatlık peşimi bırakmadı. Burada ayrı zor. Arkadaşları dışarıdan destekliyorum, ama elim kolum bağlı. Çok zorlanıyorum. 3-4 gün sonra düz koşuya başlayacağım dedi.

Yarışmanın yapımcısı ve sunucusu Acun Ilıcalının Bir hafta-10 gün sonra parkurlara dönersin diye düşünüyorum. Belki bir hafa sonra zorlamayacak bir yarışta olabilirsin sözleri üzerine Serhat Akın, İnşallah yanıtını verdi.

Bakan açıkladı Yerli otomobilin ilk hangi modeli üretilecek?

Türkiye Gazetesi Yazı İşleri Toplantısına katılan ve burada önemli açıklamalarda bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, yerli otomobil projesine de değindi. Geçtiğimiz günlerde yerli otomobili satın almak için bekleyen milyonlarca kişinin bulunduğunu belirten Özlü, bu kez de üretilecek ilk model hakkında bilgiler verdi.
Yerli otomobilde hedefin sadece yurt içi değil, aynı zamanda küresel bir başarı yakalamak olduğunun altını çizen Bakan Özlü; “Küresel pazarda tutulan,satılan, rağbet gören bir otomobil tasarlıyoruz. Hangi segmentte bir otomobil pazarda yer alabilecekse bunu tasarlayıp piyasaya süreceğiz. Otomobil B ve C segmentinde olacak. Orta, üst sınıfa hitap edecek. 5 modelli olacak yapının içerisinde ilk önce spor modelini, SUV modelini göreceğiz. SUV modeli özellikle gençlerde ve ailelerde çok rağbet görüyor.” şeklinde konuştu.

“Yüzde 20 teknoloji ise yüzde 80 satmak önemli”
Otomobilin üreteceği yer konusuna da değinen Faruk Özlü, “Bizim yapacağımız otomobil aynı segmentteki emsallerinden daha ucuz ve kaliteli olacak. Daha ucuz olması için seçilecek olan yer ve altyapısı da çok önemli. Limanlara yakınlık bir kriter ama tek başına yeterli değil. Otomobili yapmaktan ziyade satmak ön planda. Yüzde 20 teknoloji ise yüzde 80 bunu satmak önemli. Yer konusu bugünün değil 2019’un konusu.” yorumunda bulundu.

Antik çağlardan kalma donmuş toprağın içinde canlı solucan bulundu

Sibirya bölgesinde bulunan permafrostta (donmuş toprak) mikrobik yaşam formları arayan bilim insanları, çıkardıkları toprak numunesini erittiklerinde bir şok yaşadı.
Bilim insanları, erittikleri toprak içinde bulunan ve yaklaşık 41 bin yıl önce donduğu tahmin edilen nematodların (yuvarlak solucan) tekrar hayata döndüğüne tanıklık etti.

Tennessee Üniversitesi’nde görev yapan mikrobiyolog Tatiana Vishnivetskaya’nin yer aldığı ekibin bulgularına göre yarım milimetre uzunluğa sahip solucanlar, en zor şartlarda bile yaşamın devam edebileceğine dair çok önemli bir kanıt. Bu durum aynı zamanda diğer gezegenlerde ve en olmadık şartlarda bile hayatın var olabileceğine işaret ediyor.

Antik çağlardan kalma donmuş toprağın içinde canlı solucan bulundu

Donmuş halde günümüze gelen ve çözüldükten sonra tekrar hayata dönen en karmaşık organizmalar olduğu düşünülen solucanlar, Vishnivetskaya’ya göre donmuş vaziyette sonsuza kadar kalabilme ihtimaline sahip.

Yuvarlak solcunalar konusunda uzman olan Gaetan Borgonie adlı araştırmacı Washington Post gazetesine verdiği demeçte,” Eğer bu solucanlar 41 bin yıl hayatta kalmışlarsa bu sürenin üst limitini tahmin edemiyorum.” ifadelerini kullanmış.

Antik çağlardan kalma donmuş toprağın içinde canlı solucan bulundu

Nematodlar, gezegenimizin en zorlu koşullarında bile hayatta kalabilen canlılar olarak biliniyor. Yüzeyin kilometrelerce altında oksijenden mahrum olan maden bölgelerde yaşama tutunan bu canlıların sergilediği dayanıklılık, diğer gezegenlerde de hayat olabileceği iddialarına bir kanıt olarak gösteriliyor.

Sanal Dünya Yararlı mı Zararlı mı?

Günümüzde sanal dünyayla olan ilişki çok erken yaşlarda, çocuk yaşlarda başlamaktadır. Ergenlik döneminde artış göstermekte ve yetişkinlik dönemine kadar yoğunlaşarak devam edebilmektedir. Sanal dünyanın etkisinde çok fazla kalarak yetişen nesil, yüz yüze iletişim ve ikili ilişkiler konusunda, gerçek dünyaya ve onun koşullarına ayak uydurmada sorun yaşamaktadır. Her ne kadar biz uzmanlar sanal dünyanın eksilerinden, zararlarından bahsetsek de, çocuğun gelişimi açısından doğru, bilinçli ve belirli zaman sınırları içerisinde kullanıldığında yararları olduğunu da gözlemlemekteyiz. Çocuğun bilişsel süreçlerinde, çabuk karar verme, araştırma yapma, öğrenme hızının artması gibi faydaları da bulunmakta.

Zararlarına gelince eğer kişi, zaman kavramını yitirecek kadar vaktini harcayabiliyorsa, yemek yemek, uyumak, okula gitmek, ders çalışmak, sosyalleşmek gibi davranışları sanal dünyayla arasında bir engel olarak görüp, bütün bunlara ilgisini kaybetmişse, durum artık patolojik bir sürece girmiş demektir, Sanal dünyayla oluşmuş olan bu ilişki bir hastalık olarak değerlendirilip, tedaviye hemen başlanmalıdır. Bu durumun oluşmasında birçok etken vardır ve tedavilerde bu etkenler gözden geçirilmelidir. Bu sorunu yaşayan kişilerin özelliklerine baktığımızda bazı ortak yanlar göze çarpabilmektedir. Bu kişilerin sosyal becerileri az gelişmiş, yüzyüze ilişkilerde güçlük yaşayan, fiziksel görünüşünden memnun olmayan (özellikle ergenlik döneminde çok zayıf, çok kilolu olma gibi), kendine olan güveniyle sorun yaşayan, aile ilişkilerinin sınırlı olması ya da sorunlu aile yapısına sahip bireylerin olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu durumda kişi sanal dünyada tüm bu faktörlerden uzaklaşmış, tamamen gerçeklikten uzak bir dünya yaratabilmektedir. Bunun sonucunda da daha izole bir yaşam, esas sorunların üstü kapatılarak devam edebilmekte, bunun sağlıksız bir durum olduğunun bilincinde de olmamaktadırlar.

Teknolojinin ilerleme hızına göre, gelecekte durum aynı oranda bu sorunun da artacağını göstermekte. Burada okulun ve ailelerin bilinçli olmaları, çocuklarını teknolojiyle mümkün olduğu kadar geç tanıştırmaları, en başından doğru bir strateji uygulamalarını önermekteyiz. Sosyal yaşamlarını, çocuklarının ihtiyaçlarını da karşılayacak bir şekilde düzenlemeleri, aile içi iletişime dikkat etmeleri, yukarıda saydığımız neden olabilecek faktörleri dikkate alıp, gerekli önlemleri almalarını önerebiliriz. Fiziksel aktiviteler, ortamdan uzaklaşmada oldukça faydalı olabilmektedir. Tüm diğer bağımlılıklarda sonuç önemliyken, sanal dünyaya olan bağımlılıkta süreç oldukça önemlidir. Fiziksel sorunlar çok fazla olmasa da ruhsal sorunlar ortaya çıkabilmektedir

Yabani

Yabani 1. Bölüm tanıtımı seyret neler yaşanacak

Yabani Dizisi 1. Bölüm Fragmanı 12 eylül 2023 salı fox tv

Yabani konusu: HİKAYE
Köklü bir aileden kaçırılıp sokaklara düşen bir çocuğun, yıllar sonra evine dönmesi ile kendini yeniden var etme mücadelesini anlatıyor.

KÜNYE
TÜR: DRAM
YAPIM ŞİRKETİ: NTC MEDYA
YAPIMCI: FATİH AKSOY & MEHMET YİĞİT ALP
YÖNETMEN: M. ÇAĞATAY TOSUN
SENARYO: HİLAL YILDIZ

Yabani 1. Bölüm Fragmanı

Türkiye Eurovision’da yok

TRT Genel Müdürlüğü Eurovision Şarkı Yarışması kararını açıkladı.

TRT bu yıl Eurovision şarkı yarışmasına katılmama kararı aldı. Karar, yarışmanın haksızlıklarına karşı çıkmak gerekçesiyle verildi. TRT Genel Müdürlüğü konuyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, “TRT’nin Avrupa Yayın Birliği üyeliği çerçevesinde iştirak ettiği Eurovision Şarkı Yarışmasına katılım kararı her yayıncı kurumun kendi inisiyatifindedir. Bu kapsamda Kurumumuz, 2013 yılında İsveç’de düzenlenecek 58. Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmama kararı almıştır” denildi.

Kararın alınmasında yarışma ile ilgili kurallarda yapılan değişikliklerin ve haksızlıkların etkili olduğu vurgulandı.

Öyle ki 2010 yılına kadar birinciyi tamamen izleyici oyları belirliyordu. 2011 yılında yapılan değişiklikle izleyici oylarının etkisi yarıya indirildi. Birincinin belirlenmesinde jürinin oyları da %50ye çıkarıldı.

Bu kararın alınmasında EBU’nun ayrıcalıklı üyesi olan Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalyanın son yıllarda elde ettiği başarısız sonuçların etkili olduğu belirtildi.

TRT Genel Müdürlüğü’nün konuya ilişkin açıklaması şöyle:

KAMUOYU DUYURUSU

Kurumumuz, üyesi bulunduğu EBU’nun (Avrupa Yayın Birliği) Eurovision Şarkı Yarışmasına, 1975 yılında ilk kez katılmış ve bu güne kadar toplam 34 yarışmada yer almıştır.

Ancak; 1976-1977 – 1979 ve 1994 yıllarında ise çeşitli sebeplerle yarışmaya katılmama kararı almıştır.

Şarkı yarışması dönemi içerisinde ilk defa 1997 yılında Şebnem Paker’in yorumladığı “Dinle” adlı eserle alınan 3.lükle Türk kamuoyunun bu yarışmaya ilgisi artmış ve hep üst dereceler beklenir olmuştur.

2003 yılında Letonya/Riga’da Sertab Erener’in yorumladığı “Everyway That I Can” isimli eserin 1. Olması, Türk Kamuoyunun tüm dikkatlerini üzerine çekmiştir..

TRT son 10 yıl içerisinde; bir 1.lik( 2003), üç 4.lük (2004, 2007,2009) iki 7.lik (2008, 2012), bir 2.lik (2010)’le tarihi bir başarıya imza atmıştır.

2000’li yıllarda Türkiye’yi temsil eden yarışmacıların başarısında oylama sisteminin değiştirilmesinin, e izleyici oylamasının (televoting) etkisinin büyük olduğu değerlendirilmektedir.

Nitekim izleyici oylamasına geçilen 2003-2010 arasında yıllarda sanatçılarımızın elde ettiği başarılar daha yüksektir.

2011 yılından itibaren izleyici oylarının etkisi %50’ye indirilmiştir. (%50 izleyici, %50 jüri)

Bu kararın alınmasında EBU’nun ayrıcalıklı üyesi 5 ülkenin (Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya) son yıllarda elde ettiği başarısız sonuçların etkili olduğu değerlendirilmektedir.

Nitekim ayrıcalıklı bu 5 ülke (Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya) yarı final elemelerine katılmadan doğrudan finalde yarışmaktadır.

Bu durumun haksızlığını her fırsatta belirttik.

2013 yılında İsveç/Malmö şehrinde yapılacak 58. Eurovision Şarkı Yarışması için bir ön hazırlık çalışması yapılmış ve bunun için 2 Kasım 2012 tarihinde müzik sektörünün ve medyanın yer aldığı ve geçmişteki yarışmalar katılarak belirli derece almış sanatçı, besteci, aranjör, vb. kişilerden oluşan Eurovision Şarkı Yarışması 2. Özel Danışma Kurulu İstanbul Radyosunda toplamış ve katılımcıların Eurovision Şarkı Yarışmasına hangi yöntemle eser seçerse daha iyi bir sonuç elde edeceği konusunda görüşlerine başvurulmuştur.

TRT, BU YIL YARIŞMAYA KATILMAYACAK ÇÜNKÜ YARIŞMANIN HAKSIZLIKLARINA KARŞI ÇIKIYOR

Bu yıl İsveç/Malmö’de yapılacak olan 58. Eurovision Şarkı Yarışmasına ekonomik nedenlerle bazı ülkelerin katılamayacağı yönünde de duyumlar alınmıştır.

TRT’nin EBU (Avrupa Yayın Birliği) üyeliği çerçevesinde iştirak ettiği Eurovision Şarkı Yarışmasına katılım kararı her yayıncı kurumun kendi inisiyatifindedir.

Bu kapsamda Kurumumuz, 2013 yılında İsveç’de düzenlenecek 58. Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmama kararı almıştır.

Bundan sonraki süreç içerisinde, Eurovision Şarkı Yarışması 2. Özel Danışma Kurulu Üyelerinin görüşleri de dikkate alınarak, Kurumumuzun daha sağlıklı ve faydalı değerlendirme yapması ve ileriki yılların stratejisini oluşturması planlanmaktadır.

TRT Genel Müdürlüğü

Adet Dönemi Kadınları Nasıl Değiştirir?

Fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşanıyor, hoşgörü, sabır ve dayanma gücü en aza iniyor, işyeri ve aile içi tartışmalar en çok bu dönemde oluyor.

Kadınlarda bu sorunlara neden olan ve onları bambaşka biri haline getiren sorunun ortak adı: Adet Öncesi Gerginlik Sendromu. Başağrısından öfkeye kadar bir dizi şikayete yol açan ve her ay adet dönemlerinde kadınların hayatını zorlaştıran bu sendroma karşı çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor.

Acıbadem Maslak Hastanesi Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, bu durumun bir hastalık olmadığını belirtiyor ve kadının yaşam kalitesini artırmak için tedavi uygulandığını söylüyor.

Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu bu dönemlerde kadınları esir alıyor. Kadınların bu zor anlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve hayatını kolaylaştırabilmek amacıyla Acıbadem Maslak Hastanesi’nde Adet Öncesi Sendromu yaşayan kadınlara özel bir klinik kuruldu.

Doç. Dr. Özkan Öztürk, adet öncesi dönemde her 100 kadından 95’inin fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşadığını, yüzde 40’ının ise bu gerginlik yüzünden günlük yaşamda sorunlarla karşı karşıya kaldığını, bunların da yüzde 5-10’unun çok ciddi boyutlarda rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor. Üstelik bu belirtiler her kadına göre de değişiyor. Sendrom; adetten 2–14 gün öncesinden başlayan fiziksel ya da ruhsal çok değişik bulguların ortaya çıkması, adet kanamasıyla 10–12 günlük süre içinde kaybolması ile kendini belli ediyor.

BAŞAĞRISI, ŞİŞKİNLİK VE GERGİNLİK
Bu dönemde en çok görülen belirtiler; başağrısı, göğüslerde hassasiyet ve dolgunluk hissi, karında şişkinlik ve ağrı, vücutta ödeme bağlı şişkinlik oluşması, tatlı ve tuzluya iştah duyulması, ruhsal bir gerginlik hali, sabırsızlık, duygusal dalgalanmalar (bir anda gülerken, bir anda ağlamaklı olmak), hoşgörüsüzlük, sinirli ve sert davranışlar şeklinde sıralanabilir.

“Eğer bu belirtiler kişinin günlük yaşantısında ciddi bozukluklara neden olmuyorsa, tedaviye gerek duyulmuyor. Ancak hasta bundan rahatsız olup geliyorsa, ilişkilerinde kopukluklar yaşıyorsa, mesleki yaşamı etkileniyorsa Adet Öncesi Gerginlik Sendromu ile ilgili destek verilmesi gerekiyor” diyen Dr. Öztürk, kadınları zor durumda bırakan adet öncesi gerginlik sendromuyla ilgili şu bilgileri veriyor:

SARA, MİGREN ATAKLARINI ARTIRIYOR
Adet öncesi dönemde kendi tanısını almış birçok tıbbi rahatsızlık (sara, migren, astım nöbetleri, alerjik reaksiyonlar gibi) artabiliyor. Bu hastalıklar kendilerine özgü tedavilerinin yanısıra, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu’nun tedavisinden de yarar görebiliyorlar. Sara hastası bir kadın adet öncesinde hastalığıyla ilgili bir alevlenme yaşıyorsa, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu tedavisinden de sara adına yarar görebiliyor.

PROGESTERON HORMONU VÜCUDUN DÜZENİNİ ALTÜST EDİYOR
Adet öncesi döneminde salgılanan progesteron hormonuna vücut ve beyin uygunsuz tepkiler gösterebiliyor. Tamamen doğal ve fizyolojik olan bu biyolojik süreç de vücudun progesteron hormonunun azalıp yükselmesine verdiği bir anlamda uygunsuz tepki veriyor. Kültürel yapıda ağrının algılanmasında önemli bir etken. Kadının ekonomik ve sosyal özgürlüğüne kavuştuğu kültürlerde bu bulgular daha çok ruhsal yönden ortaya çıkıyor. Ruhsal bulguların ortaya konmasının kabul görmediği kültürlerde fiziksel bulgularla ortaya çıkıyor, eşine bağırmanın hoş karşılanmadığı kültürde bel ağrısıyla kendini gösterebiliyor.

HASTAYA ‘ADET GÜNLÜĞÜ’ TUTTURUYORUZ
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, çeşitli yakınmalarla gelen hastanın dikkatli dinlenerek bulguların adet düzeniyle karşılaştırılması sonucunda tanı konulduğunu belirtiyor. Dr. Öztürk, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir iki ay süresince hastanın tuttuğu günlükler bize yardımcı oluyor. Her gün hangi bulguları ne şiddette hissettiğini böylece ölçebiliyoruz. Altta yatan bir hastalık olmadığından yapılacak testlerin tanıda fazlaca bir faydası yok, hepsi genelde normal çıkacaktır. Ancak benzer şekilde rahatsızlıklar varsa bu hastalıkların tek tek değerlendirilmesi ve şikayetlerin bu nedenlerden kaynaklanmadığından emin olunması gerekiyor.”

ADET ÖNCESİ GERGİNLİK SENDROMUNU AZALTAN UYGULAMALAR
Dr. Öztürk’e göre, tedavide ilk nokta kadının bu konuda bilgilendirilmesi ve bunun bir hastalık olmadığının anlatılması gerekiyor. Kadına, tedavinin kendi yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için verildiğinin anlatılması önem taşıyor diyen Öztürk, adet dönemini rahat geçirebilmek için tavsiyelerde bunuluyor:

“Sağlıklı bir beslenme önemli. Daha az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmesi, pirinç, patates, yulaf türevi yiyecekler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Adet döneminde daha da çok dikkat etmek gerekiyor. Çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması öneriliyor. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak lazım. Çikolata yenilince şeker yükseliyor, aniden düşüyor. Vücut ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor. Özellikle adet öncesi dönemde kafein içeren içecekler ve gazlı içeceklerden uzak durmalı, diyet kola bile içilmemeli. Bol su içilmeli.

GEREKİRSE İLAÇ TEDAVİSİ UYGULANIYOR
Kadın için eşinin, arkadaş ve dostlarının anlayış ve desteği çok önemli. Kadınlar kendilerine zaman ayırmak istiyorlar. Ev işleri, çocuk bakımı, iş hayatının yoğunluğu nedeniyle yorulan kadına karşı hoşgörülü olmak lazım. İki tedavi seçeneği var: Hormonal iniş ve çıkışların engellenmesi lazım. Bu, doğum kontrol haplarıyla sağlanıyor. Bu hapların kullanılışı çok önemli. 2–3 aya yayılarak kullanılırsa belirtiler azalıyor. Hormonal tedavi uygun değilse ya da kadın bu konuda olumsuz düşünüyorsa o zaman da bu hormonal iniş çıkışların beyindeki etkisini kontrol altına almak üzere serotonin maddesini artıran ilaçlar kullanılabiliyor.

Fiziksel bulgulara yönelik olmak üzere de özgün tedaviler verilebilir. Göğüs sancısı, dolgunluğu için çuha çiçeği yağından elde edilen doğal bir madde kullanılabiliyor. Vücuttaki su toplanması ve ödemle giden kilo artışlarına karşın diyetle eğer kontrol altına alınamıyorsa kontrollü diüretik tedavisi uygulanabilir. Karın ağrılarının nedenleri için de bunların endometriozis gibi yapısal nedenlere bağlı olmadığının değerlendirilmesi gerekiyor. Baş ağrısı için de genelde nörolojik kontrolü takiben adet öncesi dönemde verilen betablokerler kullanılabiliyor…

Al Sancak

Al Sancak 15. Bölüm Tanıtımı Seyret Neler Yaşanacak

Al Sancak 15. Bölüm Fragmanı izle Al Sancak Son Bölüm Fragmanı seyret Al Sancak 15. Bölüm Fragmanı neler olacak

Al Sancak 14. Bölüm özeti Ali Yüzbaşı’nın hamlesi dengeleri alt üst ediyor Ali Yüzbaşı, Ahtapot’a karşı beklenmedik, yeni bir hamlede bulunur. Düşmana yaptığı teklif, dengeleri yerinden oynatacak türdendir. Operasyonun odağındaki kolyeden çıkan mikrofilmi teslim etmek karşılığında terör örgütünün elinde esir bulunan istihbarat personeli Emre’yi talep eder. Fakat Emre’yi örgütün elinden almak hiç de kolay olmayacaktır. Ali ve Nadia, Boran’ın da mecburen katılacağı operasyon sonucunda Emre’yi esaretten kurtarabilecek midir? Ali Yüzbaşı, içinde bulunduğu cendereden kurtulabilecek mi? Elizabeth ve Boran, soğuk savaş döneminden kalma nükleer silahların gömüldüğü konum bilgilerini içeren mikrofilmi ele geçirdikten sonra Ali Yüzbaşı’yı öldürmeyi planlar. Ali Yüzbaşı, kendisine kurulan tuzağı fark edebilecek midir? Elizabeth, gerçekten Nadia’nın annesi mi? Çelebi, Sacit’in emriyle Gülseren’in gerçekten ölüp ölmediğini araştıracaktır.

Sacit, Elizabeth’in gizeminin bu araştırmanın sonucunda çözüleceğine inanır. Elizabeth, iddia ettiği gibi Nadia’nın annesi Gülseren Turnalı mıdır? Nadia, Ali ve Elizabeth arasında kalıyor Nadia süreç içinde Ali’nin değişen tavrını anlamaya çalışır. Ali, Elizabeth’i yakalamak üzere Sacit Komutan’dan açık emir alır. Nadia, annesini doğru yola çevirebilmek için Ali’den zaman ister. Bu rica kabul görmeyince ipler gerilir. Nadia, Ali ile Elizabeth arasında kalır. Baş gösteren anlaşmazlık neticesinde karşı karşıya gelen Ali ve Nadia, bu büyük krizi ilişkileri zarar görmeden atlatabilecek midir?

Al Sancak Yeni Bölüm Fragmanı

Alyternatif link:: Al Sancak 15 Bölüm Fragmanı

Oylum Taluya evlilik teklifi yağmuru

Televizyon ekranının güzel sunucusu Oylum Talu’ya o kadar çok evlenme teklifi geliyor ki

Ünlü sunucu Oylum Talu Haftasonu dergisinden Yüksel Şengül’ün sorularını yanıtladı.

İşte o röportaj;

Gündemde olmayı sevmiyorsunuz. Oysa gündemde olmak, günümüzde işin kuralı gibi oldu.

Zaten saatlerce süren yayın yapıyorum. Bunun üzerine bir de başka programlara çıkıp ne anlatacağım, bana ne soracaklar? Ne yaptığım ve nerede yaşadığım da belli (gülüyor). Gerçekten de gündemde olmayı sevmiyorum. Hiç röportaj vermiyorum, televizyon programlarına çıkmıyorum.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümünde okurken kısa metraj filmler çektiniz, bazıları da ödüller aldı, öyle mi?

Kısa metrajlı filmler çektim, bazıları Altın Kozaya gitti. Çok keyifliydi. Belki bunun altında güzel bir çevre ve başarılı hocaların bulunduğu bir ortamda okumanın büyük bir etkisi vardır. Ama tabii ki okulda işin teorisini öğreniyorsunuz. Ben ne öğrendiysem birebir bu sektöre adım attıktan sonra öğrendim. Teorik bilgim de buna artı bir değer kattı.

Anlattıklarınızı dinlerken Türk sineması bir kadın yönetmen kazanabilir miydi? diye düşünmeden edemiyorum?

Çok güzel olurdu ama zaten Türk sineması bir atak dönemi yaşıyor. Çok sayıda Türk filmi vizyona giriyor ve seyircinin beğenisine sunuluyor. Yine de Buket İlhan gibi kadın yönetmenler mevcut. Sinema çok erkek egemen bir sektör diye düşünüyorum. Keşke kadın yönetmenlere böyle şanslar verilse. Ayrıca bu sadece Türkiye için geçerli değil, Amerika?da da durum böyle. Hollywood işin merkezi olmasına rağmen kadınlar zorluk çekiyor. Sponsor bulmak, ekibe söz geçirmek zor şeyler.

Medyada da biraz böyle değil mi? Eğer kadınsanız biraz daha fazla mücadele etmeniz gerekiyor.

Medyada da öyle, haklısınız. Eğer kadınsanız başta avantaj oluyor ama ondan sonra kendinizi kanıtlayabilmek ve kadınlığınızın haricinde farklı özelliklerinizin de olduğunu gösterebilmek açısından artı bir çaba sarf etmeniz gerekiyor. Elmalar, armutlar, çilekler aynı kefeye konmamalı. Medyamızda ne yazık ki bu çok yapılıyor. Herkes aynı potaya konuyor.

Ama siz farklılığınızı yansıtmayı başarabiliyorsunuz?

İnşallah bunu başarabiliyorumdur. Çünkü bu gerçekten yapmak istediğim bir şey.

Erkek olsaydım daha başarılı olurdum der misiniz, yoksa kadın olmanın da bazı avantajları var mıdır medya dünyasında?

Şunu sordum kendime; Hayata 10 kere gelsem kaçında erkek olmak isterdim? Bazen bu dokuza çıkıyor (gülüyor) bazen beşe ya da bire iniyor. Yani dönem dönem değişiyor. Ama medya camiasında kadın olmanın avantajını gördüm. Bu zamana kadar hoşuma gitmeyen bir davranış ve istemediğim bir iltifat hiç almadım. Bu yüzden de iyi ki kadın olarak medya camiasındayım diyorum!

Oylum Taluyu kıskanan hemcinsi meslektaşı oldu mu, oluyor mu?

Muhakkak vardır. Ben inançlı bir insanım Felak ve Nas sureleriyle korunduğuma inanıyorum. Bu iki sureyi her gün okuyorum ve herkese öneriyorum. Ben yayın yaparken annem karşımda adeta ibadet ediyor, sürekli dualar okuyor. orunduğuma inanıyorum.

Haftada ortalama aldığınız evlilik teklifi sayısı nedir?

(Gülüyor) Evet, alıyorum ama zaman yok. Çok fazla mail geliyor. Annemle sizi isteyeceğiz diye. Ben annelerin en çok istediği gelin adayı formatıymışım, herkes öyle yazıyor. Hanım hanımcık, cici, ailesiyle yaşayan, dekolte giymeyen falan (gülüyor). İzleyici kitlem 50 yaş üzeri eğitimli beyler ve hanımlar ve gençler (haftasonu)